Deloitte, otomotiv sektörüne yön veren tüketici eğilimlerini inceleyen ‘2024 Küresel Otomotiv Tüketici Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Mobilitenin evrimini ortaya koyan araştırmaya göre, Türkiye’de her iki tüketiciden biri bağlantılı hizmetlere ayrıca para ödemeye hazır. Tüketiciler arasında araç aboneliğine ilgi artıyor.

Otomotiv sektörü teknolojik gelişmeler, çevre bilincinin artması ve tüketici taleplerinin değişmesi gibi etkenlerle sürekli ve hızlı bir dönüşüm içinde. Sektördeki tüketici eğilimlerini 10 yıldan uzun süredir inceleyen Deloitte’un ‘2024 Küresel Otomotiv Tüketici Araştırması’ tüketici davranışlarının şekillendirdiği sektördeki değişime ve yeniliklere ışık tutuyor. 26 ülkede 27 binden fazla tüketiciyle gerçekleştirilen araştırmaya Türkiye’den de 1.000 kişi katıldı. Araştırmanın küresel sonuçları dünyada elektrikli araç ivmesinin yavaşladığını, ancak tüketicilerin araç aboneliklerine ilgisinin yükseldiğini gösteriyor.

Araştırmanın Türkiye sonuçları da bazı küresel trendlerle benzerlik gösteriyor. Araştırmadan dikkat çeken başlıklar şöyle:

Fiyatlar ve yüksek faiz oranları elektrikli araçlara ilginin yavaşlamasına neden oluyor. Hükümetler tarafından sağlanan teşviklere rağmen menzil endişesi, şarj altyapısı, şarj süresi gibi kriterler satın alma kararı verirken tüketiciler tarafından halen sorgulanıyor. Araştırmanın yapıldığı ülkelerin çoğunda tüketiciler elektrikli veya hibrit araçlar yerine benzinli veya dizel araçları tercih ediyor.

İleriye yönelik yatırımlarda maliyet endişesi etkili olmaya devam ettiği için, araştırmanın yapıldığı pazarların bazılarında tüketicilerin içten yanmalı motorlu araçlara (ICE araçlar) olan ilgisi yeniden artıyor. Türkiye’de tüketicilerin %51’i, bir sonraki araç satın alımlarında ICE tipi bir araç almayı düşünüyor. Şarjlı hibrit elektrikli araçlara yönelik tüketici ilgisi bir önceki yılki değer olan yüzde 4’e göre önemli ölçüde artarken (yüzde 13), hibrit elektrikli araçlara yönelik eğilim (2023’te yüzde 29), bu yıl ciddi oranda düşerek yüzde 18 oldu. Tamamen batarya ile çalışan araçlara olan ilgi ise yüzde 10 ile geçen seneki değere yakın oranda (yüzde 9) seyrediyor.

Türkiye’deki tüketicilerin araç markası değiştirme niyetinin ilk üç nedeni; ‘farklı bir şeyler deneme isteği’, ‘yeni teknolojilere/özelliklere erişim arzusu’ ve ‘daha seçkin bir markaya geçme’ olarak ifade ediliyor. Bir sonraki araç olarak elektrikli araç tercih etme eğiliminde olan tüketicilerde ise yüzde 69 gibi ezici bir çoğunlukla daha düşük yakıt maliyetleri kararlarını etkileyen faktörlerde başı çekiyor.

Türkiye’de araştırmaya katılan her üç tüketiciden biri (yüzde 29), bir sonraki araç alımında tercihini yerli üretici/markadan yana kullanacağını belirtiyor. Ankete katılan tüketicilerin neredeyse yarısı (yüzde 45), ihtiyaçlarını karşıladığı sürece aracın yerli ya da yabancı üretim olmasının önemli olmadığını dile getiriyor.

Türkiye’de elektrikli araç almak isteyenlerin yüzde 64’ünün araçlarını sokakta/halka açık şarj istasyonunda şarj etmeyi planlaması, güçlü bir halka açık şarj ağına yönelik ihtiyacı işaret ediyor.

Ankete katılanlar arasında tamamen batarya ile çalışan araç kullanmayı düşünmeyenlerin üçte ikisi, bir sonraki araçları için elektrikli araçları uygun bir seçenek olarak değerlendirmek için aracın tam şarj ile en az 400 km'lik bir sürüş menziline sahip olmasını bekliyor.

Bağlanabilirlik, paylaşım, abonelik

Tüketici davranışlarındaki değişim, sektörden beklentileri gösteriyor. Otomotiv endüstrisi online satın almaya yönelse de tüketicilerin araçla veya satış danışmanıyla fiziksel etkileşime girme isteği devam ediyor. Türkiye’de ankete katılan tüketicilerin yüzde 85’i bir otomobili satın almadan önce test sürüşü yapmak istediklerini, yüzde 84’ü ise fiyat konusunda şahsen pazarlık yapmak istediklerini söylüyor.

Opel'in Eisenach Fabrikası gerçek bir Elektrikli Fabrika'ya dönüştü Opel'in Eisenach Fabrikası gerçek bir Elektrikli Fabrika'ya dönüştü

Araştırma, gelişmekte olan pazarlardaki tüketicilerin gelişmiş pazarlara oranla bağlantılı araç özellikleriyle daha fazla ilgilendiğini ve bu özellikler için ayrıca ödeme yapmaya hazır olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’deki her iki araç kullanıcısından biri bağlantılı teknolojilere ayrıca ücret ödemeye gönüllü. Türkiye’de bu oran yüzde 48 iken ABD’deki tüketicilerin yüzde 25’i, Japonya’dakilerin yüzde 23’ü, Almanya’dakilerin yüzde 20’si, Hindistan’dakilerin yüzde 71’i, Çin’deki tüketicilerin ise yüzde 60’ı bu tür özellikler için ödeme yapmaya istekli. Tüketiciler yol güvenliği, araç bakımı ve sağlığı, trafik sıkışıklığı ve önerilen alternatif rotalar, bakım maliyeti öngörüleri, yakındaki araç park konumları gibi güncellemeler verilecekse aynı zamanda kişisel bilgilerini/verilerini de paylaşabileceğini söylüyor.

Paylaşımlı ulaşım alternatiflerini kullanan tüketicilerin yarısı, bu sebeple ileride bir araca sahip olmaya ihtiyaçları olup olmadığını sorguluyor. 10 tüketiciden 7'si genel yolculuk süresini azaltacaksa birden fazla ulaşım aracı kullanmayı sorun etmiyor.

Tüketicilerin abonelik modeline ilgisi artıyor. Finansal kaygılara yol açan belirsiz ekonomik koşullar bu eğilimde etkili. Türkiye’de tüketicilerin yüzde 35’i abonelik hizmeti için araç sahipliğinden vazgeçmeye istekli. Bu oran ABD’de yüzde 28 iken, Hindistan’daki genç tüketicilerin üçte ikisi abonelik modeline ilgi duyuyor.

‘Sektördeki dönüşüm, şirketleri yenilikçi ve esnek olmaya zorluyor’

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Deloitte Türkiye Otomotiv Sektör Lideri Özlem Yanmaz, otomotiv endüstrisinde yaşanan dönüşümün, sektörün tüm paydaşları için zorlukların yanı sıra fırsatlar da yarattığını ifade etti. Otomotiv endüstrisinde motor tipi, iş modeli ve kanal yapısında tüketici tercihleri ile şekillenen dönüşümün şirketleri sürekli olarak yenilikçi ve esnek olmaya zorladığını dile getiren Yanmaz, şunları söyledi:

“10 yıldan uzun süredir gerçekleştirdiğimiz ‘Küresel Otomotiv Tüketici Araştırması’ ile otomotiv sektörünün nabzını tutuyor, tüketicilerin geleceğe dönük eğilimlerini ortaya koyuyoruz. Herkese uygun standart yaklaşımlar küresel otomotiv sektöründe hiçbir zaman geçerli olmadı. Bununla birlikte araştırma sonuçları, değişim çağında yakın coğrafyalardaki tüketicilerin beklenti ve taleplerinin birbirine benzediğini gösteriyor. Otomotiv yöneticilerinin ajandasında değişen tüketici davranışlarını ve bunları etkileyen faktörleri anlamak, gelişen mobiliteye yön vermek, müşteri ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak için çözümler üretirken şirketlerinin de büyümesini sağlamak başlıkları bulunuyor. Her yıl düzenli olarak yapılan bu araştırmanın sektöre ve sektör yöneticilerine yol göstereceğine inanıyoruz.”